Hayat hiçbirimiz için her zaman aynı enerji ve iyimserlikle yürümüyor. Hele ki omurilik felciyle mücadele, iniş-çıkışları bol ve kişinin en ağır şekilde sınandığı bir sınav.
.
Mücadele, ilk zamanlar daha kolay olur omurilik felçlisi için. Çünkü çevrendeki herkes gözünün içine bakar, güç verirler sana. İçinde sağlıklı zamanlarından kalma bir enerji hala vardır. Sonrasında ise yavaş yavaş yorulursun, yalnız kalmaya başlarsın.

Hangi felçli hastayla konuşursanız konuşun, belli bir zamandan sonra en çok şikayet ettikleri şeylerden birisi yalnızlıktır. İnsanoğlunun doğasında vardır; hayatımızın belli bir anında aynı yolda yürüdüğümüz birisinin başına bir şey geldiğinde belli bir süre alaka ve şefkat gösteririz, sonrasındaysa kendi hayatımızın dertleri içinde boğuşurken unuturuz o kişinin neler yaşadığını. Bu yüzden felçle mücadele eden insanlar en güçlü insanlardır benim gözümde; çünkü hem vücutlarıyla, hem zihinleriyle hem de yalnızlıklarıyla mücadele ederler uzun yıllar boyu.
.
Benim durumumdakiler ise biraz daha farklıdır. Felç kalıp sonra yürümeye başlayan insanlar hep arada kalırlar çünkü savaşı ne kazanmış ne de kaybetmişizdir. “Sen şimdi tamamen iyileştin dimi?” sorusuna gülüp geçmek zorunda kalırız, ya da “Bu kadar çabuk toparladığına göre seninkisi çok hafif bir yaralanmaymış” tarzı tespitlere tepkisiz kalırız. Ağrımız vardır ama nasıl bir ağrı olduğunu tarif bile edemeyiz. Kazandıklarımız sebebiyle devamlı şükrederiz, şükretmek zorunda hissettiriliriz ama eksik kalanları paylaşabileceğimiz ve bizi anlayabilecek doğru dürüst kimse bulamayız. Ben bunun üstüne bir de halen daha verimliliğini sorguladığım bir yola gittim. Hem bu psikolojiyle savaşıp hem de tüm hikayemi tanıdığım-tanımadığım herkesle paylaştım. İtiraf edeyim, tüm sosyal medya hesaplarımı kapatıp kendi inime çekilmeyi de defalarca düşündüm ama yapmadım, yapmayacağım çünkü 2 sene önceki Emrah’ın ihtiyaç duyduğu gibi hikayemi dinlemeye ihtiyacı olan bir kaç kişi de olsa birilerinin var olduğunu biliyorum.
.
Neyse… ben bir motivasyon konuşmacısı ya da şifa dağıtıcısı değilim. Burada sadece bir omurilik yaralanması hastası olarak tecrübelerimi, doktor-fizyoterapist danışmanlığına girmeden paylaşmaya çalışıyorum. Neler yaptığım ve şu anda ne durumda olduğumdan bihaber olan takipçilerime benim de bir insan olduğumu ve halen daha zihnim ve bedenimle bir savaşın içinde olduğumu hatırlatmak istedim. Hala tekerlekli sandalyede olan ve benim kadar şanslı olmayan arkadaşlarım lütfen bana kızmasın, yargılamasın ama yürümeye başlamama rağmen benim de iniş çıkışlarım oluyor. Bu zamana kadar defalarca dibi gördüğüm olmuştur ama her seferinde çıkış yolunu buldum. Bu sefer de yaklaşık iki aydır müthiş bir motivasyon kaybı yaşıyorum ve bu yüzden düzenli spor yapamıyorum, T5 bölgesinden altı terlemediği için vücudum yeteri kadar ter atamıyor ve yaz sıcaklarında beynim patlayacak gibi oluyor, bacağımdaki ağrılarım azalacağına günden güne daha da artıyor, bu yüzden yürümem her geçen gün daha da bozuluyor ve dışarıdaki hayatın zorluklarına katlanmaktansa evde zaman geçirmeyi tercih ediyorum. Böyle zamanlarda genelde yaptığım şey önceki fotoğraf ve videolarıma bakıp motivasyonumu geri kazanmak ve spor salonu/havuzun yolunu tutmak olurdu ama şimdilik bu da pek işe yaramıyor.👇👇👇
.
Ama iyi bir haberim var… Yaşadığım her zorlu olayın beni daha da güçlendirdiğini düşünürsek yukarıda bahsettiğim hiç bir olumsuz durum beni karamsarlığa itmiyor. Bu zamana kadarki motivasyon ve enerjimin tümünü korktuğum şeylerin üzerine gitmekle korudum ve onları aştıkça daha da güçlendim.
.
Bugün de tekrar çıkışa geçmek için iki şey yaptım; birincisi iniş yolunda olduğumu kabul ettim ve içimdeki her şeyi olanca çıplaklığıyla size açtım, ikincisi de yaklaşık iki senedir yapmaktan sakındığım bir şeyi yaptım. Kaza yaptığımda üzerimde olan ekipmanları ilk defa ardiyeden çıkardım. Yaşamadan kafamızda şekillendirdiğimiz bir çok şey ileride yapabileceğimiz şeylere ket vuruyor. Ne içinde bulunduğum negatif psikoloji bende kalıcı bir etki bıraktı, ne de yeni bir travma yaratmasından korktuğum o eşyalar bende bir his yarattı ama bir dönemin de kapanışı olarak ikisi de hatıralarımda yerlerini aldı. Sonsuza kadar şükredebileceğim tek bir şey varsa, o da iyisiyle kötüsüyle yaşadığım her bir tecrübeyi kabullenip mücadele etme gücümü korumamdır çünkü hayat her şeye rağmen yaşanmaya değer…