“Uzun bir aradan sonra dün bir yazı yazdım ve yazıyı bugün aynen Türkçe’ye çevirecekken başka bir ölüm haberi daha aldım. Yine uzaklardan ve bu sefer hiç tanımadığım birisinden, eski bir öğrencimin babasından… Ölümün hiç bir mantıklı tarafı yok, ölenin yakınlarını teselli etmek için kullandığımız sözler de çok fazla geçerliği olmayan, söylemek zorunda kaldığımız kelimelerden oluşuyor genelde. Ama şu da bir gerçek ki bu dünyadan göçüp giden insanlar yaşarken şu dünyada iyi izler bırakmışsalar acı da o denli derin oluyor ve kabullenmesi de aynı şekilde zor oluyor. Sevdiklerim için en büyük dileğim sıhhat… aşk, para, gösteriş ise bizim için en değerli şey olan sıhhati göz ardı etmemize sebep olan bir yanılsama sadece… Allah tüm iyi insanları, en başta da sevdiklerimizi korusun ve kayıplarını bize göstermesin… “
Steven Barlow Anısına…
Bazı insanlar doğarken bazı insanlar da ölür. Yaşam çemberi dediğimiz şey de tam olarak budur işte. Ölüm söz konusu olduğunda ise insanlar her zaman Tanrı’nın sevdiklerinin yaşamını almaması için dua ederler çünkü bu insanın canını acıtır, gerçekten çok acıtır. Bazen yatakta yatarken gözlerimi kapatırım ve sevdiklerimden birinin hayatını kaybettiğini farz ederim ve işte o an göğsümde büyük bir acı hissederim.
Evet ölüm canımızı acıtır, özellikle de bu insan yakın çevremizden birisiyse acı hiç bitmeyecekmiş gibi olur. Ama senden 12000 km uzakta ve hayatında sadece bir kez gördüğün bir insanın hayatını kaybettiğini öğrendiğinde canın neden bu kadar acır ki?
Steven Barlow’la geçen sene Amerika’da yaşarken tanıştım. Sean beni evlerine götürürken kendimi davetsiz misafir gibi hissettim çünkü Sean’dan Mormon projemde yardım etmesi için Mormon bir aile bulmasını istemiştim. Sean bütün hazırlıkları yapmıştı ama onların bu durumu nasıl karşılayacakları konusunda tereddütlerim vardı çünkü onlar için tam anlamıyla bir yabancıydım. Ama evlerine girdiğim ilk ve son kez Steven ve şeker mi şeker eşi Marcy beni sıcak bir gülümsemeyle karşıladılar. 10 dakikalık bir sohbetten sonra bütün şüphelerim ortadan kaybolmuştu. Coşkuları ve misafirperverlikleriyle benim kendimi sıradan bir misafirden öte hissetmemi sağladılar. Şu an bile Steven’ın bize ikram ettiği meyve suyunun tadını hatırlayabiliyorum. Evlerinden ayrıldığım zaman içimde garip bir his vardı. O ana dek hep kültürlerini paylaşma konusunda hevesli Mormonlarla karşılaşmıştım ama onlarda her zaman açıklanamayan rahatsız edici bir şeyler vardı. Oysa ki Marcy ve Steven gerçekten çok sıcak insanlardı ve bir kaç saatlik bir konuşmayla mutluluklarını rahatlıkla hissedebilirdiniz.
Bir insanı kısa bir zaman dilimi içinde tanımak cidden zor bir iş. Ama bazen biriyle tanışırsın ve onun arkadaş canlısı, dürüst ve sıcak kanlı kişiliğini kolaylıkla görebilirsin. Steven iyi bir adamdı ve iyi insanlar öldüğünde ona yakın da olsanız uzak da olsanız canınız acır. Ben harika bir ruhun asla ölmeyeceğine inanırım Steven. Huzur içinde yat.
Ve Marcy; kalbim bu zor zamanında her zaman seninle. Düşüncelerim ve dualarımla her zaman yanındayım.
Steven’ın sevgi dolu anısına,
Emrah